Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası, miras hukuku kapsamında sıkça karşılaşılan uyuşmazlık türlerinden biridir. Miras bırakanın, malvarlığını mirasçılardan kaçırmak amacıyla, görünürde farklı ancak gerçekte bağış niteliği taşıyan işlemler yapması durumunda gündeme gelen bu dava türü, miras hakkı ihlal edilen mirasçılar tarafından açılabilmektedir.
Uygulamada en çok tartışma yaratan hususların başında, bu davanın zamanaşımına tabi olup olmadığı gelmektedir. İşbu yazımızda, muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında zamanaşımı süresi, davanın dayanağı olan Yargıtay içtihatları, ispat yükü, iyi niyetli üçüncü kişilerin durumu ve uygulamada karşılaşılan sorunlar ayrıntılı şekilde ele alınmıştır.
Muris Muvazaası Nedir?
Muris muvazaası, miras bırakan kişinin, mirasçılarından bir ya da birkaçını mirastan mahrum bırakmak amacıyla yaptığı hileli işlemleri ifade eder. Bu işlemler genellikle tapuda satış, bağış ya da bakım sözleşmesi gibi gösterilmekte; fakat gerçekte mirasçılar aleyhine düzenlenmiş, bağış niteliği taşıyan işlemlerdir.
Miras bırakan, taşınmazını görünürde satış gibi göstererek aslında karşılıksız olarak bir kişiye devretmekte ve böylece diğer mirasçıların yasal ve saklı paylarını ihlal etmektedir. Bu işlem, hukuken nisbi muvazaa olarak değerlendirilmekte ve Yargıtay tarafından uzun yıllardır mirasçıların dava açma hakkını doğuran hukuka aykırı işlem olarak kabul edilmektedir.
Tapu İptali ve Tescil Davası Ne Zaman Açılabilir?
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası, ancak miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir. Çünkü miras hakkı, murisin ölümüyle birlikte doğar. Muris hayatta olduğu sürece, mirasçılar henüz tereke üzerinde hak sahibi sayılmazlar.
Mirasçılar, murisin ölümünden sonra, tapuda yapılan işlemin muvazaalı olduğunu öğrendikleri her an bu davayı açabilirler. Burada kritik husus, işlemin görünürdeki şekline değil, gerçekte neye hizmet ettiğine bakılmasıdır. Satış gibi görünen ancak bağış iradesi taşıyan her işlem muris muvazaasına konu olabilir.
Zamanaşımı Süresi Var mı?
Hayır. Muris muvazaası nedeniyle açılacak tapu iptali ve tescil davası için herhangi bir zamanaşımı süresi ya da hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Bu davalar mülkiyet hakkına dayalı olduğundan, Türk Medeni Kanunu’na göre süreye tabi değildir. Bu durum, Yargıtay’ın yıllardır benimsediği yerleşik içtihatlarla da desteklenmektedir.
Ancak her ne kadar zamanaşımı süresi bulunmasa da, dava açmakta geç kalınması durumunda çeşitli fiilî ve hukuki riskler gündeme gelmektedir. Özellikle ispat yükünün ağırlaştığı, tanık beyanlarının imkânsız hâle geldiği ve belgelerin zamanla kaybolduğu durumlarda, dava açmak teknik olarak mümkün olsa da fiilen kazanılamayabilir.
Yargıtay’ın Zamanaşımı Konusundaki Yaklaşımı
Yargıtay kararları, muris muvazaası davalarının süreye tabi olmadığını açıkça belirtmektedir. Örneğin;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/2059 E., 2010/3293 K. sayılı kararı:
Miras bırakanın taşınmaz devrinin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığının tespit edilmesi hâlinde, davanın süreye tabi olmadığı ve her zaman açılabileceği belirtilmiştir.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/3572 K. sayılı kararı:
Muvazaa iddiasında bulunan mirasçının, murisin iradesini ortaya koyacak tanık ve delilleri zamanında sunmaması hâlinde, davanın reddedilebileceği ifade edilmiştir.
Bu kararlar, her ne kadar zamanaşımı süresi bulunmadığını teyit etse de, davada zamanında ve güçlü delil sunulmasının önemini vurgulamaktadır.
Delil İspatı ve Muvazaanın Kanıtlanması
Muris muvazaasına dayalı davalarda ispat yükü davacıya aittir. İspat serbestliği ilkesi geçerlidir. Yani bu tür davalarda aşağıdaki delil araçları kullanılabilir:
- Tanık beyanları
- Tapu kayıtları
- Satış bedeli ve rayiç değer karşılaştırması
- Banka hareketleri
- Aralarındaki akrabalık ilişkisi
- Murisin alım-satım ihtiyacı olup olmadığı
- Satın alan kişinin alım gücünün bulunup bulunmadığı
- Satış işleminin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığı
Özellikle miras bırakanın satış görünümündeki işlemi neden gerçekleştirdiği, satış bedelinin ödenip ödenmediği, taşınmazı devralanın taşınmaza ne şekilde tasarruf ettiği gibi somut unsurların net şekilde ortaya konması gereklidir.
Geç Açılan Davalarda Karşılaşılan Sorunlar
Zamanaşımı süresi olmamasına rağmen geç açılan davalarda aşağıdaki sorunlar sıklıkla yaşanmaktadır:
- Tanıklar hayatını kaybetmiş olabilir.
- Bankacılık sistemi belgeleri arşiv süresi nedeniyle temin edilemez.
- Davalı taraf, üçüncü kişiye devir yapmış olabilir.
- Delillerin yıpranması, belge eksikliği, hatırlamama gibi nedenlerle işlem iradesi tespit edilemeyebilir.
Bu gibi nedenlerle, her ne kadar süre sınırı yoksa da, davanın zamanında açılması maddi gerçekliğin tespitinde hayati öneme sahiptir.
Taşınmazın Üçüncü Kişiye Devredilmesi Hâlinde Ne Olur?
Tapuda muvazaalı olarak devredilen taşınmazın daha sonra üçüncü bir kişiye satılması hâlinde, yeni malik iyiniyetli ise mülkiyet hakkı korunur. Türk Medeni Kanunu m. 1023 uyarınca, tapuya güvenerek hak kazanan iyiniyetli üçüncü kişilerin kazanımı korunmaktadır.
Ancak üçüncü kişinin işlemde muvazaa olduğunu bildiği ya da bilmesi gerektiği sabit olursa, bu durumda tapu iptali ve tescil yine mümkündür. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2021/4618 K. sayılı kararında, üçüncü kişinin ödediğini iddia ettiği çeklerin iptal edilip tahsil edilmediği tespit edilerek iyi niyetin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Sonuç: Davayı Geç Açmak Hak Kaybına Yol Açabilir
Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası, her ne kadar zamanaşımına tabi olmasa da, uygulamada delil zayıflığı nedeniyle hak kaybına yol açabilir. Bu nedenle mirasçılar, miras bırakanın vefatını takiben taşınmazların el değiştirme biçimini araştırmalı, gerekli belgeleri zamanında toplamaya ve davayı gecikmeksizin açmaya özen göstermelidir.
Unutulmamalıdır ki, bu tür davalar yalnızca hukuki değil, aynı zamanda duygusal ve aile içi ilişkileri etkileyen boyutlara da sahiptir. Sürecin profesyonel destekle yürütülmesi, davanın sağlıklı ilerlemesi açısından büyük önem taşımaktadır.